
Ameliyatlar
-Hemoroid-
Hemoroid tedavi edilmezse ne olur?
Hemoroit tedavi edilmezse yaşam kalitesinde ve konforunda ciddi bozulma meydana gelir. Hastalığın ilerlemesiyle kanamalar artarak devam eder. Fazla miktarda kan kaybı durumunda hastalara kan vermek gerekebiliyor. Hemoroit pakesi içerisinde kanın pıhtılaşmasıyla şiddetli ağrılı şişlikler oluşur. Hemoroit kanserle sonuçlanmaz, ancak bazı kalın bağırsak kanserleri hemoroit gibi belirti verebilir. Bu nedenle kontrol muayenesi çok önemlidir. Hemoroit tedavisinde her zaman cerrahi müdahale gerekmez. Beslenme alışkanlığı, ilaç tedavisi ile düzelmeyen hemoroit vakaları lazer veya cerrahi müdahale seçenekleri ile tedavi edilebilmektedir.
Hemoroid hastaları için öneriler:
Hemoroit (basur) makattaki damarların genişlemesi sonucu oluşur. Oldukça sık görülen bir durumdur. Kabızlık hemoroit oluşumunun en büyük nedenidir. Hemoroit iç ve dış hemoroit (basur) olarak ikiye ayrılmaktadır.
Önlenebilir ve tedavi edilebilir seviyede hemoroit (basur) oluşumuna sahip olanlar için, yaşanan sıkıntıları azaltmaya yönelik şunlar önerilebilir:
- Yeterli su / sıvı içilmeli ve lifli gıdaların tüketilmesine önem verilmelidir. (
- Kırmızı et tüketimi mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır. Bunun yanında hamur işi, pilav ve makarna gibi karbonhidrat ağırlıklı yiyecekler de azaltılmalıdır.
- Tuvalet alışkanlığı düzeltilmelidir. Zorlamamalı ve düzenli tuvalete gidilmeli, uzun oturmamalıdır.
- Karın içi basıncı artıran nedenlerden kaçınılmalıdır.
- Kilo verilmelidir
- Günlük düzenli egzersiz yapılmalıdır.
- Alkol, aşırı kahve, asitli ve fazla baharatlı gıdalardan kaçınılmalıdır.
- Ilık su oturma banyoları (10-20 dakika/gün)
-Apandisit-
Appendiks: Kalın bağırsağın başlangıç kısmında olan kör bağırsak parçasıdır. Görevi tam olarak bilinmemekle birlikte bağışıklık sistemini düzenlemede görevi olduğu kabul edilmiştir.
Appendiksin iç kısmını tıkanması sonucu bu organın iltihaplanması herkes tarafından bilinen adıyla apandisit hastalığına sebep olmaktadır. İltihaplanma ve tıkanıklık devam ettikçe halk arasında apandisit patlaması olarak bilinen durum meydana gelir ve iltihap tüm karnın içine yayılmaya başlar
Belirtileri nelerdir:
- İlk başta genellikle mide bölgesinden başlayan ağrı zamanla karnın sağ alt tarafında daha fazla hissedilmeye başlar..
- Mide bulantısı ve kusma
- İştahsızlık
- Sindirim güçlüğü, kabızlık ya da ishal
- Ateş
- Hızlı Kalp atımı
- Gaz çıkaramama, dışkıda zorlanma ve ağrı hissi gibi bulgular gözlenir.
Apandisitin tedavisi cerrahidir. Yukarıdaki belirtilerden bir veya birkaçının olması durumunda mutlaka doktorunuza başvurunuz.
-Kolon Kanseri-
Kolon kanseri nedir?
Sindirim sisteminin incebağırsaklardan sonra başlayan ve anüsle bağlanan son noktası olan kalın bağırsak, ortalama 1,5 ile 2 metre uzunlukta bir organdır. Kalın bağırsak, kolon ve rektumdan meydana gelmektedir. Kalın bağırsakta ortaya çıkan kanserlere, kolon kanserleri (kolorektal kanserler) denmektedir. Kolonda görülen kanser, erken evrede teşhis edilirse tamamen tedavi edilmesi mümkün olmaktadır. Ancak erken fark edilemediği durumlarda bu kanser türü; yakın lenf bezlerine, komşu olduğu organlara ve kan vasıtasıyla da vücuttaki diğer bölgelere (karaciğer, akciğer, beyin, kemiklere) yayılmaktadır.
Kalın bağırsak kanserinin değiştirilebilir risk faktörleri şunlardır:
- Aşırı kilolu veya obez olmak
- Fiziksel olarak aktif olmamak
- Fazla miktarda işlenmiş (sosis, salam ve benzeri) veya işlenmemiş kırmızı et (sığır, kuzu, karaciğer ve benzerleri) tüketmek
- Sigara dahil tütün ürünlerini kullanmak
- Fazla miktarda alkol almak
Kalın bağırsak kanserinin değiştirilemez risk faktörleri şunlardır:
- Yaş alma: Yaş arttıkça kalın bağırsak kanseri riski artmakta
- Kişinin kalın bağırsak polipleri olması
- Kişinin inflamatuvar bağırsak hastalığı (Ülseratif kolit veya Crohn hastalığı) olması
- Kişinin daha önceden kalın bağırsak kanseri geçirmesi
- Ailede kalın bağırsak polipleri veya kalın bağırsak kanseri olması
- Kalıtsal bir sendromun olması (ailesel adenomatöz polipozis ve kalıtımsal polipozis dışı kolon kanseri (Lynch sendromu) gibi)
- Tip 2 diyabet hastası olması
Kolon Kanseri Belirtileri:
- Bağırsak alışkanlıklarında ishal-kabızlık gibi değişikliklerin olması
- Bağırsakların tam boşalmadığı hissi
- Dışkıda kan (parlak ya da koyu kırmızı) görülmesi ve/veya dışkı renginde koyulaşma
- Karında şişkinlik, kramp tarzında ağrı veya gaz şikâyeti
- Bilinen bir neden olmaksızın kilo kaybı
Güçsüzlük ve yorgunluk
Kolon Kanserinin Teşhisinde Hangi Testler Uygulanır?
Erken tanı, kolon kanserinin tedavisinde önemli avantajlar sağlar. Düzenli tarama testleri yaptırmak, hem erken evrede kanserin teşhisini sağlar hem de tespit edilen poliplerin alınması ile kanserin oluşmadan önlenmesi sağlanmış olur. Kolon kanserinin teşhisinde şu testler uygulanır:
- Öncelikle muayene
- Tam kan sayımı, biyokimya, tümör markırlarını içeren kan tahlilleri,
- Dışkıda gizli kan incelemesi
- Rektosigmoidoskopi—
- Kolonoskopi yöntemlerinden yararlanılır. Bu testlerden başka görüntüleme yöntemlerinden Ultrason, MR, Bilgisayarlı Tomografi ve PET gibi görüntüleme yöntemlerinden yararlanılmaktadır.
Teşhis:
Kolonoskopi, biyopsi ve patolojik inceleme sonucunda teşhis konmaktadır.
Tedavi:
Kalın bağırsak kanserinde cerrahi, ilaç tedavisi (kemoterapi) ve ışın tedavisi (radyoterapi) gibi farklı tedavi seçenekleri uygulanmaktadır.
-Reflü-
Gastroözofageal Reflü:
Asitli mide içeriğinin özofagusa geçmesi ve asidin burada hasar yapmasıyla oluşur. Reflü özofajitin toplumda görülme sıklığı %15 civarındadır. Hastalarda, midenin üst bölümü ve göğüs kemiğinin arkasında olan ve yukarı doğru yayılan yanma hissi vardır. Acı ekşi yakıcı bir su ağza gelebilir hatta bazen soluk borusuna bile kaçarak öksürük ve boğulma hissiyle hastayı uykusundan uyandırabilir. Sigara ve alkol kullanımında, yağlı yemeklerden sonra ve yatar pozisyonda bu durum ağırlaşır. İlerlemiş özofajit tablolarında özofagus hasarına bağlı olarak nadir de olsa mide içeriği akciğerlere kadar kaçabilir. Bu durum kuru öksürük, ses kısıklığı ve nefes darlığı gibi şikayetlerle kendini gösterir. Ancak tipik olmayan bu şikayetler tanıyı belirlemek için tek başına yeterli değildir. Bunun için endoskopi veya 24 saatlik pH kaydı yapılabilir. Yemek borusunda koruyucu mekanizmalar fazla değildir ve mide içeriği yukarı taştığında orada zararlı etki gösterir. Aslında geri kaçmayı önlemek amacıyla yemek borusunun altındaki kaslar devamlı kasılı durarak ve ancak yutulan yemeğin, tükürüğün geçmesi sırasında gevşeyerek neredeyse kapak görevi yapar ve bu kaslara alt özofagus sfinkteri denir.
Özofajit’in Neden Olduğu Hastalıklar
1-Barret özofagus; normalde mideyi çevreleyen hücrelerin özofagus içinde genişlediği, reflü özofajitinde görülen bir komplikasyondur. Barret özofagus kansere neden olabilir. 2-Ciddi reflü özofaziti kronik özofagus daralmasına yol açabilir.
Günümüzde mide asidinin salgılanmasını çok başarılı bir şekilde azaltan ilaçlar olmasına karşın reflülü hastaların bir bölümü tam olarak rahatlayamaz. Reflüyü ve komplikasyonlarını önlemek için cerrahi müdahalelere ihtiyaç duyulabilmektedir
-Safra Kesesi-
Safra Kesesi Taşı Nedir?
Safra kesesi; karnın sağ üst tarafında, karaciğerin altında bulunan küçük armut şeklinde bir organdır. Safra karaciğerde yapılır ve safra kesesinde depolanır. Özellikle yağlı yemeklerden sonra daha fazla olmak üzere safra kesesinin kasılmasıyla birlikte safra sindirime yardımcı olmak amacıyla safra yolları aracıyla ince bağırsağa geçer. Çeşitli nedenlerle oluşan safra kesesi taşları hazım-sindirim problemlerine, enfeksiyona ve tıkanma sarılığına neden olabilir.
Safra Kesesi Taşı Belirtileri Nelerdir?
Yaygın gözlenen diğer safra kesesi taş belirtileri şunlardır:
- Karın ağrısı, sağ omuz arkası-kürek kemikleri arasında ağrı
- Reflü problemleri
- Hazımsızlık, şişkinlik
- Mide bulantısı
- Kusma
- Koyu renkte idrar
Safra Kesesi Taşı Tedavisi Nasıldır?
Şikayetlere yol açmayan safra kesesi taşı sadece takip edilebilir. Safra kesesi taşının tedavisinde kapalı cerrahi yöntemle yapılan laparoskopik kolesistektomi ameliyatı en sık kullanılan ameliyat yöntemidir.
Safra Kesesi Taşı Kimlerde Daha Fazla Görülür?
Yapılan birçok istatistik çalışmasına göre, yaklaşık 10 erişkinden birinde, safra kesesi taşı görülür. Çok doğum yapmış kadınlarda, şişmanlarda, çok hızlı kilo veren kişilerde, uzun süre damar yolundan beslenenlerde, midesinin bir bölümü alınmış olan kişilerde safra kesesi taşı görülme riski artmaktadır. 20-60 yaş arasındaki kadınlarda görülme oranı, erkeklerin yaklaşık 3 katıdır. Kadınlarda risk 60 yaşından sonra da yüksektir. 60 yaşını geçmiş her 100 kadından 30-40’ında safra kesesi taşı görülürken aynı yaş grubundaki erkeklerde bu oran yüzde 10-15 seviyesindedir…